NETİCEYE BAK
15/07/2019
Ülkemizde darbeler tarihine kuşbakışı göz attığımızda; darbelerin neticesi ilginçtir, ibretliktir. Sonuçta kaybeden ulusal tabakalar, kazanan emperyalizm ve işbirlikçileridir. 27 Mayıs dışında... 12 Mart; 27 Mayıs’ın getirdiği hak ve özgürlükleri silindir gibi çiğnemiştir. İşsizlik ve hayat pahalılığı artmış, ülke “72 sente muhtaç” hale gelmiştir. ABD’ye göbekten bağlı “Menderes siyaseti”nin ardılları iktidar koltuğuna yerleşmişlerdir. 12 Eylül; o tarihe kadar görülmemiş baskı dönemidir. Laiklik rafa kaldırılmıştır. 24 Ocak kararlarıyla ülke ekonomisi emperyalist tekellerin kucağına atılmıştır. Puslu ortamda siyasi iktidar “IMF’nin prensleri”ne geçecektir. Bir parantez açmak gerekecektir. Kanımca içinde bulunduğumuz çok sesli, karmaşık siyasi ortamın sislerini dağıtmak amacıyla darbeler sonrasını değil, darbeler öncesini irdelemek yararlı olacaktır. Kurtuluş Savaşı’yla bağımsız bir devlet kurmuşuz. Ancak Yunan’ı ülkemize saldırtan emperyalist ülkeler “iş”in peşini bırakmamış, tedarik ettiği işbirlikçileri kullanarak kaos ortamı yaratmış ve nihayetinde “oğlanlarına” darbeler yaptırarak siyaset ipini adım adım ele geçirmişlerdir. 12 Eylül çarpıcı bir örnektir. Aynı merkezden temin edilen silahların kullanıldığı çatışma ortamı, darbe sonrası bıçak gibi kesilmiştir. Ajanlarıyla darbe ortamı hazırlayan ABD, darbe sonrası “Bizim oğlanlar kazandı” diyerek darbenin arkasında olduğunu açıktan açığa belirtmiştir. Son 15 Temmuz Gülen darbe girişimi öncesinde TSK’ya düzenlenen kumpas, darbeye hazırlık ortamının bir başka örneğidir. Tüm darbelerin arkasında kuşkusuz emperyalist güçler bulunmaktadır. Temel amaç, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız ve modern ilkelerini darbe sonrası altüst oluş ortamından faydalanarak tasfiye etmek ve kendilerine “Osmanlı” benzeri bir siyasal yapı oluşturmaktır. BU noktada can alıcı bir soruyu gündemde tutmak tayin edicidir: Emperyalizmin Kemalist Devleti darbeler yoluyla tasfiye sürecinde; “Siyasal İslam”ın aynı hedefler doğrultusunda emperyalist güçlerle atbaşı gitmesi acaba bir tesadüf müdür?
|